Dünyanın birçok bölgesinde doğum oranlarının düşmesi, demografik yapının değişimine ve geleceğin nasıl şekilleneceğine dair endişeleri beraberinde getiriyor. Bu durum, özellikle bazı ülkelerde belirgin bir şekilde ortaya çıkıyor. 2023 verilerine göre, dünyada en az doğuran ülke olarak tanımlanan bir ülke dikkat çekiyor. Peki, bu ülkenin insanları neden çocuk sahibi olmaktan bu kadar kaçınıyor? İşte bu sorunun yanıtları, farklı sosyal, ekonomik ve kültürel dinamiklerin harmanlandığı bir tablo sunuyor.
Birçok insan için çocuk sahibi olmanın en büyük engeli ekonomik zorluklar. Günümüzdeki yaşam standartları, çoğu bireyin daha fazla maddi güce sahip olmasını gerektiriyor. Bu nedenle, ülkenin genç nüfusu geleceğe dair belirsizlikler içinde yaşıyor. Yükselen yaşam maliyetleri, kiralar ve gün geçtikçe artan eğitim masrafları, bireylerin çocuk sahibi olma kararlarını ertelemelerine sebep oluyor. Özellikle büyük şehirlerde yaşayan aileler, yüksek yaşam standartları nedeniyle bir çocuk sahibi olmanın bile mali yükünü kaldıramayacaklarını düşünüyorlar. Bu bağlamda, aile planlaması devreye giriyor. İnsanlar, çocuk sahibi olmanın getirdiği yükümlülükleri kabul etmiyor ve bunun yerine kariyerlerine odaklanmayı tercih ediyorlar.
Diğer yandan, kültürel değişim de çocuk sahibi olmama kararında önemli bir rol oynuyor. Genç nesil, önceki nesillere göre daha bireysel düşünmeye başlamış durumda. Geçmişte, toplumsal normlar çocuk sahibi olmayı ve geniş aile yapısını teşvik ederken, günümüzde bireyler kendi özgürlüklerine, kariyerlerine ve seyahat etmeye daha fazla önem veriyor. Dolayısıyla, birçok genç, evlenmeden önce kendilerini tanımak ve kariyer hedeflerine ulaşmak istiyor. Bu durum da doğal olarak çocuk sahibi olma arzusunu arka planda bırakıyor. Ayrıca, cinsiyet eşitliğinin artmasıyla kadınların iş gücüne daha fazla katılması, çocuk sahibi olma kararını daha da karmaşık hale getiriyor. Kadınlar, iş yaşamında başarılı olmak istemeleri sebebiyle, çocuk sahibi olmayı ileri bir tarihe ertelemeyi veya bu kararı almaktan tamamen kaçınmayı tercih ediyorlar.
Sonuç olarak, dünyanın en az doğuran ülkesi unvanına sahip bu ülkenin insanları, ekonomik koşullar, kültürel değişimler ve bireysel tercihlerin etkisiyle çocuk sahibi olma konusunda oldukça temkinli yaklaşmakta. Bu doğal süreç, zamanla demografik yapıyı etkileyerek toplumun yapısını değiştirebilir. Gelecekteki bu değişimlerin ne yönde ilerleyeceği, sadece bu ülkenin değil, tüm dünya için önemli bir soru işareti olarak kalıyor.