Suudi Arabistan ve İsrail arasındaki olası normalleşme süreci, son dönemde yaşanan diplomatik gerilimlerle bir kez daha gündeme geldi. İki ülke arasında barışçıl bir ilişki kurulmasına yönelik umutlar, Suudi Arabistan’dan gelen son açıklamalarla zora girdi. Riyad yönetimi, Filistin meselesinin çözülmeden İsrail ile kapsamlı bir normalleşme sürecine girmenin mümkün olmadığını vurguladı.
Suudi Arabistan’ın bu tutumu, son aylarda iki ülke arasında gizli ya da dolaylı temaslarla gündeme gelen normalleşme ihtimalini zayıflattı. İsrail, bölgede daha fazla Arap ülkesiyle ilişkilerini normalleştirmek ve Arap dünyasıyla diplomatik bağlarını güçlendirmek için çeşitli adımlar atıyordu. Özellikle Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn gibi ülkelerle yapılan Abraham Anlaşmaları bu sürecin en somut örnekleri olmuştu. Ancak Suudi Arabistan, bu konuda daha temkinli bir politika izliyor.
Suudi yetkililer, Filistin sorununun çözülmeden İsrail ile tam anlamıyla normalleşme adımlarının atılamayacağını dile getirdi. Özellikle Doğu Kudüs ve Batı Şeria’daki İsrail yerleşim politikaları ve Gazze’deki insani kriz, Suudi Arabistan için kırmızı çizgi olarak görülüyor. Riyad yönetimi, Filistinlilere adil ve kalıcı bir çözüm sağlanmadan herhangi bir normalleşme sürecinin gerçekçi olmayacağını belirtti.
Bu gelişme, ABD’nin arabuluculuğunda bölgede daha geniş bir barış ve işbirliği ortamı yaratma planlarına da darbe vurdu. Washington, özellikle İran tehdidine karşı İsrail ve Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerin iyileştirilmesini stratejik bir adım olarak değerlendiriyordu. Ancak Suudi Arabistan’ın İsrail’e yönelik bu mesafeli duruşu, bu planların uygulanabilirliğini tartışmaya açtı.
Uzmanlar, İsrail’in Filistin meselesine yönelik yaklaşımında köklü değişiklikler yapmadığı sürece Suudi Arabistan gibi güçlü Arap ülkeleriyle ilişkilerini normalleştirmesinin zor olacağı görüşünde birleşiyor. Filistin halkının haklarının korunması, Suudi Arabistan’ın bölgesel politikalarının merkezinde yer alıyor.