Son dönemde dünya ekonomisinde yaşanan hareketliliğin ardında yatan nedenler incelendiğinde, eski ABD Başkanı Donald Trump'ın politikalarının etkisi dikkat çekiyor. Trump’ın başkanlık dönemi boyunca uyguladığı mali stratejilerin, özellikle vergi indirimleri ve ticaret politikaları, piyasalarda dalgalanmalara neden oldu. Ancak, Trump’ın yeniden siyasi arenada belirmesiyle birlikte, bu politikaların ekonomik etkileri bir kez daha ön plana çıkmış durumda. Uzmanlar, enflasyon ve faiz oranlarındaki artışın, ABD ve dünya ekonomisinde resesyon riskini artırdığını belirtiyor.
Donald Trump'ın başkanlık döneminde uyguladığı genişlemeci politikalar, başlangıçta ekonomik büyüme sağlasa da, uzun vadede birçok sorunu da beraberinde getirdi. 2017 yılında yürürlüğe giren vergi reformu, özellikle büyük şirketler ve varlıklı bireyler için önemli avantajlar sağladı. Ancak bu düzenlemeler, kamu borcunu arttırarak bütçe açığını derinleştirdi. Ekonomik büyümenin sağladığı görünür refaha rağmen, gelir dağılımındaki adaletsizlik ve yoksulluk oranındaki artış dikkati çekti.
Sonuç olarak, Trump’ın politikalarının kalıcı etkileri, yalnızca Amerikan ekonomisiyle sınırlı kalmayıp, global piyasalarda da hissedilmeye başlandı. Kriz sonrası toparlanma sürecindeki aşırı borçlanma, birçok ülkede ekonomik dengesizliklerin artmasına yol açarak, resesyon riskini gündeme taşıdı. Sadece ABD'de değil, dünyada birçok ülke bu dalgadan olumsuz etkilenerek, büyüme tahminlerinde aşağı yönlü revizelere gitmek zorunda kaldı.
Günümüzde birçok ekonomist, ABD'deki ekonomik durumun, özellikle faiz oranlarındaki yükseliş ve enflasyon artışları nedeniyle resesyon riski taşıdığını vurguluyor. Federal Rezerv’in faiz politikası, enflasyonu kontrol altında tutma amacını gütse de, yüksek faiz oranlarının piyasalara etkisi tartışma konusu olmuş durumda. Yüksek borçlu haneler için artan mortgage faizleri, tüketici harcamalarında daralmaya neden oluyor. Bu durum, ekonomik büyümeyi sürdürülebilir kılmak isteyen ABD ve diğer ülkelerde belirsizlik yaratıyor.
Özellikle Avrupa, Asya ve Latin Amerika gibi gelişmekte olan bölgelerde, ABD'deki olumsuz ekonomik gelişmelere paralel bir resesyon riski ortaya çıkıyor. Uluslararası finansal kuruluşlar, bu tür gelişmelere karşı piyasalarda savunmasız olan ülkelerin daha fazla etkilenebileceğini belirtiyor. Bu noktada, Trump'ın yeniden siyasi arenaya dönmesi ve izlediği politikalara yön veren unsurlar, dünya ekonomisini etkilemeye devam edecek gibi görünüyor.
Özetle, Trump’ın ekonomik mirası ve bunun yol açtığı belirsizlikler, global piyasalarda dalgalanmalara neden olmaktadır. Uzmanlar, hem Türkiye coğrafyasında hem de dünya genelinde, resesyon riskinin giderek arttığını ifade ediyor. Bu durum, sadece ekonomik verilerle değil, aynı zamanda politik arenadaki gelişmelerle de doğrudan bağlantılıdır. Ekonomik zorlukların üstesinden gelebilmek, ancak güçlü ve sürdürülebilir politikalarla mümkündür. Sonuç olarak, Trump’ın ekonomik etkileri, sadece Amerika’yı değil, tüm dünyayı derinden etkilemeye devam edecek gibi görünüyor.