Kahramanmaraş’ta yaşanan bir cinayet olayı, toplumda büyük bir infiale yol açtı. 35 yaşındaki E.B., 40 yaşındaki eşi M.B.’yi evlerinde bıçaklayarak öldürdü. Olayın ardından polis ve sağlık ekiplerine başvuran kadın, "Eşim hasta, hastaneye gitmesi gerekiyor" şeklinde bir açıklamada bulunarak taksi çağırdı. Ancak, polisi bu yalanla yanıltmayı başaramadı. Olayın detayları, kadının cinayet sonrası sergilediği tutum ve yakalanma süreci, olayın korkunç boyutlarını gözler önüne serdi.
Kahramanmaraş'ta sabah saatlerinde meydana gelen olay, mahalle sakinleri arasında paniğe neden oldu. E.B., iddialara göre, uzun süredir şiddetli geçimsizlik yaşadığı eşi M.B. ile bir tartışma sırasında sinirlerine hakim olamayarak cinayet işledi. Bıçakla evde eşini defalarca stabilleyen E.B., ardından yaşananları gizlemek için akıllıca bir plan yapmaya çalıştı. Çok geçmeden kendisini kurban konumuna sokma çabasına girişti. Evden gelen sesler, komşuların dikkatini çekti ve durumu polise bildirdiler.
Paniğe kapılan kadın, polise yaptığı ilk ihbarda, eşinin hastalandığını ve hastaneye gitmesi gerektiğini belirtti. Bu açıklama, polis ekibini oldukça şaşırttı. Kısa bir süre içinde olay yerine ulaşan ekipler, durumun ciddiyetini fark ettikten sonra hemen olaya müdahale ettiler. M.B.’nin hayatını kaybettiği anlaşıldığında, olay sırasında E.B.’nin sergilediği tavır ve ruh hali polisin dikkatinden kaçmadı. Olay yerinde yapılan incelemenin ardından E.B., gözaltına alındı.
Uzmanlar, E.B.'nin eşini öldürme nedenlerinin arkasındaki psikolojik nedenlere dikkat çekiyor. Şiddetli geçimsizlik, boşanma korkusu ve aile içi şiddet, bu tür vakalarda sıklıkla rastlanan etkenler arasında. Profesyonel bir psikolog, “Aile içi çatışmaların bu derece aşırı bir boyuta ulaşması, sadece fiziksel değil, psikolojik bir travmanın da göstergesidir. E.B. muhtemelen yıllardır süren bir baskı ve stres altında kalmış." yorumunu yaptı.
Kahramanmaraş Emniyet Müdürü, olayla ilgili yaptığı basın açıklamasında, kadının ruh sağlığının incelenmesi gerektiğini belirtti ve toplumda artan aile içi şiddet olaylarına karşı farkındalık oluşturulması gerektiğinin altını çizdi. Hem kadının hem de eşinin ailelerini derinden etkileyen bu trajik olay, mahalledeki halkın da güvenlik endişelerini artırdı. Yerel halk, konuyla ilgili olarak, "Böyle bir olayın yaşanmasının çok üzücü ve kabul edilemez olduğunu düşünüyoruz. Aile içi kavgalara daha fazla dikkat edilmeli." şeklinde görüş bildirdi.
Kadının mahkemedeki ifadesinde, eşinin cinsel istismara uğradığına dair iddialarda bulunduğu öğrenildi. Bu tür çok yönlü aşırı duygusal durumların, cinayetle sonuçlanan vakalara sebep olabileceği söyleniyor. E.B., şuurunun kapalı olduğunu ve bu nedenle bu eylemi gerçekleştirdiğini ifade etti. Ancak, uzmanlar bu iddiaların gerçek mi yoksa bir savunma mekanizması mı olduğunu değerlendirmenin savcılığın işi olduğunu belirtiyor.
Olay, aile içi şiddetin ve erkek egemen toplum yapısının etkileri üzerinde tartışmaları beraberinde getirdi. Kadın cinayetleriyle mücadele konusunda atılması gereken adımlar ve toplumsal bilincin artırılması gerektiği tavsiyeleri yapılıyor.
Sonuç olarak, M.B.’nin ölümü, sadece bir bireyin trajik hikayesi değil, aynı zamanda toplumsal bir sorun olan aile içi şiddetin kanıtı olarak hafızalarda kalacak. E.B.’nin geleceğe nasıl bir yol alacağı ise henüz belirsizliğini koruyor.